“GÖNÜLDER İSRAİL’İ LANETLEDİ”

İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik saldırısı ve bu saldırılarda 31 Müslüman’ın hayatını kaybetmesi Yalova’da lanetlendi. Gönülder tarafından öğlen namazı çıkışında yapılan açıklamada, “Malumunuz olduğu üzere İşgalci İsrail Filistin toprakları üzerinde ütopik bir beklentiyle ‘Arz-ı Mev’ûd’ denilen bir senaryoyu diriltmenin peşinde. Arz-ı Mev’ûd denilen bu kavram, güya Yahudî ırkına Yüce Yaratıcının bir vaadi, onların seçkin ırk olmalarının karşılığında bir ikramı gibi safsata ile dolu hezeyanları barındıran bir anlayıştır. Bu dünyada yaşamanın bir gayesi vardır: Bu gaye bizim Yunus Emremiz’in tarihin akışına not düşen veciz ifadesiyle; ‘Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek’ şeklinde özetlenebilir. Bu dünya hayatı bizden öncekilere kalmadığı gibi, bizden sonrakilere de kalıcı değildir. Herkes fert veya toplumsal bazda yapıp ettiğini görecek, yani ektiğini biçecektir. Hayatın temel felsefesi olan şu üç beş cümlelik özetin anlaşılması, insanların ve milletlerin kurtuluşu adına mühim bir reçetedir. Dünyayı yönetmeye talip Siyonizm aklı, üstteki reçeteyi anlamak ve algılamaktan bir hayli uzaktır. En temelinde Siyonist Yahudi kendini seçkin ve üstün ırk olarak nitelemekte, anası Yahudi olmayan hiç kimseyi kendi yanında insan olarak bile görmemekte; hatta Afrikalı olup, ta ezelden Musevi olan siyah renkli insanları dahi kendi din ve ırkından saymamaktadır. Durum böyle olunca, Siyonist Yahudi aklı dünyayı kasıp kavurmayı kendine dini bir ritüel olarak kabul etmektedir. Onlar için kendi arzu ve emellerine ulaşmak yolunda her türlü tavır makbul görülürken; bu çalışmada kendilerine ayak bağı olan kendi kutsal metinlerini tahrif etmek ve dahi akıl, izan ve insaf sahibi Yahudileri de bertaraf etmek kendilerince kutsal sayılan dünya egemenliğine yürüyüşteki sığ anlayışlarına izafe edilebilir. Musa, Zekeriyya, Yahya ve İsa aleyhis-selamlara yapılan hakaret ve katliamlar bu anlayışı izah eden acı dolu örneklerden sayılabilir. Bu Siyonist Akıl tarih boyunca hep dışlanmış, başka barbar kavimlerce işgale uğramıştır. Firavun’un, Asur ve Babiller’in ve son olarak da Nazi Almanya’sının Yahudi soykırımı, hiç de masum ve mazlum olmayan Siyonist Yahudiler için uygulanmıştır. Tarih Yahudilerin göçlerine şahittir. Avrupa Haçlıları Yahudileri gemilere bindirerek ilkelerinden kovmuş, İspanya açıklarında gemilerde aç ve susuz biçare kalan bu azgın gürûha Müslüman Osmanlı merhamet kanatları altında yer açmıştır. Ancak insanlık tarihinin yazıldığı günden bu yana bu sinsi anlayış, girdikleri her yeri ifsat etme düşüncesi, ‘Önüme çıkanı ezer geçerim.’ vari akıl tutulması her dönem olduğu gibi Siyonist Yahudiler’de yeniden depreşmiş, azgın ve kuduruk tavırlar ile salyalı bir saldırı harekatından vazgeçememişlerdir. Bizler Müslümanız. Adalet bizim temel prensibimizdir. Kimseye bir diğerinin günahını yüklemeyiz. Masum ve tarafsız Yahudilere hiçbir sözümüz yoktur. Onlara dünya tarihine altın harflerle kazınacak misafirperverliği ecdadımız Osmanlının yaptığı gibi biz de yeri ve zamanı gelince yaparız.”