EĞİTİM-İŞ SENDİKASINDAN, “ÖMK” TEPKİSİ

Kısa adı ÖMK olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmenlerin sorunlarını iyileştirmek yerine sırtlarındaki yükü daha da ağırlaştıracağını söyleyen Eğitim-İş Sendikası Yalova İl Temsilciliği üyeleri Cevdet Aydın Parkı önünde bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamayı Eğitim-İş Sendikası Yalova İl Temsilcisi Mustafa Aşina okudu. Aşina açıklamada şu sözlere yer verdi, “Bizler, Cumhuriyet aydınlanmasının ve onun önderi Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ve devrimlerinin yılmaz savunucusu eğitimcileriz. Bizler geleceğin mimarlarıyız. Bizler öğretmenleriz. Ve ne acıdır ki bugün burada mesleğimizin itibarını, emeğimizin onurunu korumak için bulunuyoruz. Öğretmene danışılmaya bile lütfedilmeden, kuytu köşelerde yandaş sendikadan olur alınarak, Saray’dan inme biçimde hayatımıza sokulan Öğretmenlik Meslek Kanunu, bizlerin sorunlarını iyileştirmek bir yana dursun; omzumuzdaki yükleri ağırlaştıracak ve mesleğimizi itibarsızlaştıracaktır. İktidar, torba yasalardan da aşina olduğumuz bir taktikle, bu meslek kanununda da en büyük felaketleri en parlak paketlerle sarmalama yöntemine gitmiştir.  Bu kanun hukuksuzdur. Çünkü öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunun altını çizen ilgili yasalarla çelişmektedir. Hukuksuzdur çünkü her öğretmen uzmandır ve uzmanlık belgesi de diplomasıdır. Hukuksuzdur çünkü hayata geçerse eşit işe eşit ücret ilkesi okullarda tamamen tarihe karışacaktır. Hukuksuzdur, çünkü hukukun temel ilkeleri gereğince kazanılmış haklar geri alınamaz. Nasıl bir gecede mühendislere artık teknikersiniz denemiyorsa, öğretmenlere de artık uzman değilsiniz denemez! Bu kanun adaletsizdir. Kanun zaten sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye kategorize edilerek sömürülen öğretmenleri bu kez de uzman öğretmen, başöğretmen diye bölmeyi hedeflemektedir. Bu kanun tehlikelidir çünkü tahribatı sadece öğretmenlere değil tüm eğitim sistemine yönelik olacaktır. Öğrenciler ve veliler dahi, hangi unvana sahip öğretmenlerin sınıfında eğitim gördüğüne göre ayrışacaktır. Buradan suni bir rekabet ve muhtemeldir ki tıpkı bağış adı altında toplanan kayıt paraları gibi, illegal bir ekonomi doğacaktır.  Bu kanun hadsizdir çünkü her şeyden önce bu ülkenin bir tane Başöğretmeni olduğu ve bizim muradımızın da O Başöğretmen’in unvanını paylaşmak değil O’nun mirasına sahip çıkmak olduğu gerçeğini hiçe saymaktadır. Hadsizdir çünkü daha eğitimci bile değilken Milli Eğitim Bakanı olmayı kabul etmiş, en yakın kadrolarına tahsili alakasız insanları atamış bir zatın, öğretmenin “yeterliliğine” dair ahkâm kesmesi kabul edilemez. Kanunun dayattığı bu sınavların adında “yeterlilik” kelimesinin kullanılması bile öğretmene üsten bakışın bir göstergesidir. Bu kanun hadsizdir çünkü Başöğretmen Atatürk’ün gelecek nesilleri emanet edecek kadar güvendiği öğretmenlerin yeterlilik adı altında ezberlerini ölçmeye çalışmaktadır.

Oysa öğretmenlerin yeni unvanlara değil, insanlık onuruna yaraşır bir ücretle çalışmaya, liyakatsizce atanan yöneticilerin mobbinglerinden ve keyfi soruşturmalarından kurtulmaya, Anayasal bir hak olan güvenceli istihdama erişmeye, uydurulmuş kriterlere değil kıdeme göre ücret artışı almaya, öğrencilerini iktidarın sırtını sıvazladığı tarikatların elinden almaya ihtiyacı vardır. Öğretmenin eve boynu bükük, sınıfa düşünceli bir şekilde girmemeye ihtiyacı vardır”